2000-2025 yılları arasında Türkiye’de gerçekleşen yaklaşık 90 afet, milyonlarca insanı etkilerken ciddi ekonomik kayıplara neden oldu. Bu afetler, kayıplar, güven ve kontrol duygusunun zedelenmesi ve belirsizlik gibi psikososyal riskleri artırarak doğum sonrası kadın ve çocuk sağlığını tehdit ediyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zeynep Şimşek, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde, Antakya ve Gaziantep’te doğum yapan kadınlarla yürütülen “Deprem Bölgesinde Travma Bilgili Doğum Sonu Depresyonu Önleme Programı”nın sonuçlarını paylaştı.
TÜBİTAK ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Fonu desteğiyle yürütülen programa, 6 Şubat 2023 depremlerinden etkilenen 100’den fazla yeni doğum yapmış kadın katıldı. Bu program, afet bölgelerinde doğum yapan kadınların ruh sağlığını korumayı ve doğum sonrası depresyon riskini azaltmayı hedefleyen bir model geliştirdi.
Depresyon riski yüzde 36’dan yüzde 4’e geriledi
Programda, rutin doğum sonrası kontrollerin yanı sıra kadınlara travma farkındalığı eğitimi verildi, depresyona yol açan biyopsikososyal riskler tespit edilerek uygun müdahaleler uygulandı. Yapılan değerlendirmeler, travma bilgili müdahalelerin doğum sonrası depresyon belirtilerini anlamlı şekilde azalttığını ortaya koydu. Kadınların depresyon riski yaklaşık yüzde 36’dan yüzde 4’e düşerken, stres düzeylerinde de yarı yarıya azalma görüldü. Ayrıca, kadınların sorunlarla başa çıkma becerileri ve profesyonel sosyal destek algılarında da güçlenme sağlandı.
2023’te Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilediği bölgede yaklaşık 4.1 milyon üreme çağında kadın bulunduğunu ve aylık ortalama 25.000 doğum gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Şimşek, "Bu tür travmatik olaylar annenin fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlığını olumsuz etkileyerek anne-bebek etkileşimini zayıflatmakta ve doğum sonrası depresyon riskini artırmaktadır. Depremler sonrası Türkiye’de yapılan araştırmalar, doğum sonrası depresyon oranının yüzde 12’den yüzde 35’e yükseldiğini göstermektedir. Bu artış, afetin yol açtığı çoklu kayıplarla doğrudan ilişkilidir. Geçici barınma alanlarında yaşayan, sağlık hizmetlerine ve sosyal destek mekanizmalarına erişimi olmayan, ilk kez annelik deneyimi yaşayan kadınlar daha yüksek risk altındadır." dedi.
Prof. Dr. Şimşek, "Geliştirdiğimiz model, birinci basamak sağlık sistemimizin mevcut altyapısına uyumlu, biyopsikososyal riskleri kapsayan ve afetlere karşı toplumsal dayanıklılığı artıran bir çözüm sunuyor. Bu nedenle programın Sağlık Bakanlığı Doğum Sonu Bakım Yönetim Rehberi’ne entegre edilmesini, afet bölgelerinde yaygınlaştırılmasını ve Sağlıklı Hayat Merkezlerinde multidisipliner ekipler tarafından uygulanmasını öneriyoruz." ifadelerini kullandı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı